Published By
Created On
9 Jul 2023 07:19:45 UTC
Transaction ID
Cost
Safe for Work
Free
Yes
More from the publisher
ebubekir-sifil-kalp-hastalıklarının
https://www.youtube.com/channel/UC0RFlaJSy7j5Mu8fjUj-JOg?sub_confirmation=1
İslâm şahsiyetini oluşturan güzel ahlâkın tahsîlinde, ilk önce atılması gereken adımlardan biri, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesidir. Bu tezkiye ve tasfiye, aynı zamanda beşerî âkıbetin felâket veya saâdet olarak gerçekleşmesinde en belirleyici faktördür.
Nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesi için evvelâ ilâhî irâdeye râm olup şehevî ihtiraslara ve çirkin hâllere karşı koymaya çalışmak îcâb eder. Her mü’min, kendi kusur, noksanlık, acziyet, hiçlik ve câhilliğini idrâk ederek; Rabbini bütün azamet, kudret ve kemâliyle kavramalı ve fiillerine bu idrâk ile yön vermelidir. İşte bu yapılabildiği takdîrde, -Kur’ânî tâbirle- “kötülüğü şiddetle emreden nefs”[1] mezmûm sıfatlardan arınıp makbûl bir hâle gelir.
Nefsi tezkiyeye çalışmak ve bu uğurda ciddî bir gayret ile seyr u sülûke girmek, ehemmiyetine ve zorluğuna binâen “en büyük cihâd” kabûl edilmiştir. Nitekim Rasûlullâh Efendimiz ص hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır:
“(Hakîkatte) mücâhid, nefsine karşı cihâd eden kimsedir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2/1621; Ahmed, VI, 20)
“Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn-i Mâce, Zühd, 31)
Bu bakımdan, Efendimiz'in ص nebevî terbiyesi de nefse karşı verilecek amansız bir mücâdele sûretinde gerçekleşmiştir. Bu nebevî terbiye ile yetişen sahâbe-i kirâm ر, nefs tezkiyesi ve kalp tasfiyesi netîcesinde ham vasıflardan arınarak kâmil insan hüviyetine kavuşmuş, örnek bir nesil hâline gelmiştir. Nitekim Peygamber Efendimiz’in ص rahle-i tedrîsinde hamd, şükür ve zikir hâlini yaşayan, Efendimiz’e ص yakınlığı sâyesinde elde ettiği engin hadis bilgisine rağmen, rivâyetteki titizliği sebebiyle kendisinden ancak 848 hadîs intikâl eden İbn-i Mes’ûd ر, Efendimiz'in ص mânevî terbiyesi altında vâsıl olduğu hâlet-i rûhiyeyi şu şekilde ifâde etmiştir:
“Bize Allah Rasûlü’nden öyle hâller in’ikâs etti ki, yenen lokmaların zikrini duyuyorduk.” (Bkz. Buhârî, Menâkıb, 25)
Mâzîsi itibâriyle bir “deve çobanı” olan İbn-i Mes’ûd ر, hidâyete kavuşup Rasûlullâh’ın mânevî terbiyesinden geçince gönlü deryâ hâline geldi, inceldi, derinleşti, kalbi ilâhî tecellîlere mâkes oldu. İşte meşhur Kûfe Mektebi bu şanlı sahâbînin eseridir. Dünyânın en büyük hukukçusu İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe ر de bu mektepten yetişmiştir. O İmâm-ı Âzam ر ki, dünyanın en büyük hukukçuları olarak tanınan Solon ve Hammurabi, ona ancak bir çırak olabilir. Ebû Hanîfe’nin kurmuş olduğu Hanefî mezhebi devâm ettikçe İbn-i Mes’ûd ر ne güzel bir sadaka-yı câriyeye nâil olacaktır. İşte o ve benzeri sahâbîler, bedenleri toprak olduktan sonra dahî mâzî olmayanlardır. Ümmet-i Muhammed’in kalplerinde saltanatları kıyâmete kadar devâm edecektir.
Peygamberlerin ve Hak dostlarının, insanların mânevî terbiyesinde rûh ve kalplere tesir maksadıyla kullandıkları en mühim vâsıtalardan biri de “sohbet”tir. Nefsini tezkiye, kalbini tasfiye etmiş bir kimsenin sözlerinde, yaşadığı hâlin duyguları yüklüdür. Bu duygularla ve ihlâsla söylenen sözler, muhâtabın kulağından kalbine yol bularak, hayırlı tesirler hâsıl eder, feyz ve rûhâniyetin sirâyetine vesîle olur.
[1] Bkz. Yûsuf Sûresi, 53. âyet-i kerîme.
Kaynak ve devamı için: https://www.islamveihsan.com/nefs-tezkiyesi-ve-kalp-tasfiyesi-ile-ilgili-hadisler.html
...
https://www.youtube.com/watch?v=oFEICTbn0_E
Transaction
Created
2 weeks ago
Content Type
Language
video/mp4