zihnimin içerisinde bir bozkırkurdu ile birlikte yaşıyorum
Aklım parçalanmış, ikiye ayrılmış gibi artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemiyorum. Herman Hesse'nin elinden der Steppenwolf çözebilecek mi acaba derdimi?
öndeki ışıklı hipnoz animasyon Alp'e ait şarkıyı da bizzat ben yaptım. sonunda istediğim seviyeye bir adım daha attım. merak etmeyin rapçi olmayacağım. ben kendi videolarına müzikler üreten basit bir tiftik keçisiyim. arka plandaki görüntüler ise kağıtlarda saklı kalmış geçmiş hallerim...
okumak ile duymak farklı tabii ki
yine de içimden geldi hasta sesimle okumak
Yazıya da döktüm buraya
kimisi tekrardan duymak ister diye
kendi gözlerimizin içine bakmak kadar etkilisi var mı bu dünyada?
yıllardır, her gün
değiştiğimizi fark etmeden değişen suratlarımıza bakıyoruz.
hep kendimizi görüyoruz ayna karşısında,
ayna karşısına geçince bu kişi benim diye bir his geçiyor içimden. ben olduğumu bilmek bir garip yapıyor beni. Aynadaki kişinin ben olduğunu da biliyorum içimin garip olmasına rağmen ama onun bilmediği şey yarın farklı biri olacağım oluyor.
günlerimi nasıl yaşadığım, bana nasıl bir hayat yaşayacağımın ipucusunu veriyor aslında.
çürüdükçe, çürüyeceğim.
ve bu her gün, sindire sindire yaşanacağı için bundan 15 yıl sonra aynaya diktiğimde gözlerimi ne kadar da çürümüşüm bile diyemeyeceğim. içimde hala bu benim gibisinden garip bir his olacak. tüm yaşadıklarım beni bu kişiye dönüştürdü ve ben buyum. Şuanki halim bir şekilde o çürümüş suratı görse içi nefretle dolardı ve o kişiye dönüşmemesi için elinden gelen her şeyi yapardı ancak 15yıl ötede yaşayan kişinin hissedeceği ne bir nefret kalmış ne de başka bir duygu. Benim şuanıma ters gelen onun normali, ve o sadece normalini yaşıyor. Verdiği tüm kararlar onu birisine dönüştürmüş, gençken dönüşmek istemeyeceği fakat artık alışık olduğu birisine.
“geçmişteki halim bugün dönüştüğüm kişiyi sevmezdi.” diyerek yaşamamalı insan.
geçmişteki hali onun yaşadıklarını, dünyayı onun gördüğü gibi görmedi çünkü. O artık buna dönüşmüştü ve bundan keyif alıyordu.
Geçmişteyken kime dönüşeceğim endişeleri vardı şimdiyse dönüştüğün kişiyi sevmeme durumu.
Gün sonunda tamamen kendi istediğim hayatı seçmiyor olmak ve bunu içten içe çok iyi biliyor olmak fena yaralıyor beni.
beni durduran hiçbir şey yok aslında,
sadece ya cesur olmaya acizim, ya da o kadar da çok istemiyorum bir şeyleri.
zaten bir şeyleri isteyip elde etmektense karşıma çıkan şartları kabul etmeye başladım iyice. Ruhum gündelik hayatta verdiğim kararlarla şekilden şekile giriyor ve ben ne kadar da değiştim diye yıllar sonra diyebiliyorum.
kabullendikçe kabullenir insan,
verdiği kararlarla da mutlu olmasını becerir bir şekilde.
ben 21 yaşına girmeden hemen önce, oturmuşşum bir aynanın karşısında. İçi parılparlak gözlerime bakarak, gelecekteki kendimi mutsuzluk ve trajediyle lanetleyecek şeytanlar takıyorum peşime.
O kişiyi ben yaratıyorum ve benim yarattığımın başarısız olması halinde huzurunu bir zamanlar geride bıraktığı geçmişinde saklıyorum.
geçmiş ile gelecek arasında hiç de adil olmayan bir kavga bu.
Şerefsiz bense geçmişimin manipülasyonlarının etkisinde kalmış ola ki, ona yardımcı oluyorum geleceğini pişman hissettirmesi için. Bu yazıları benimle bir gün, bir ay veya yıllar sonrasına taşıyarak geleceğimi geçmişimin emirlerinde kitliyorum adeta. Ben geçmişimin yazdığı bir senaryoyu oynuyorum kontrolsüz bir şekilde. Geçmişim ne kadar da acımasız şuanını ve geleceğini zincirliyor. Şuanım ne kadar güçsüz geçmişime ses çıkartamıyor, ve geleceğim ne kadar da acınası, yaşanmasını istemediği olayların yaşanmasını bekliyor.
bunu yazdığımdan dolayı 5 dakika boyunca izlemenize gerek kalmadı aslında, kendiniz kafanızda dilediğiniz şekilde okuyabilirsiniz hem. Keyfinize kalmış tamamen
YARINA GÖRÜŞÜRÜZ İSTERSENİZ
...
https://www.youtube.com/watch?v=qvk_I6t_Bcc
Hepine tekrardan merhaba dostlarım. Başlıkta da gördüğünüz üzere her türlü saçmalığın yaşandığı bir gün oldu. Keçi bile gördük yav. Editlerken aklıma asla fikir gelmediğinden geciktirdim videoyu ama artık olduğu kadar napalım :) Neyse sizi daha fazla tutmamak üzere bir sonraki videoda görüşürüzz...
...
https://www.youtube.com/watch?v=_GSwZmg7JZk
Her şey kendimizin çizdiği sınırlarla alakalı. Tanımların ve kategorilerin ötesini görmeyi öğrenmeliyiz. Kendi sınırlarımızı keşfetmeli, kendi tanımlarımızı oluşturmanın verdiği keyfi yaşamalıyız. Tek sınırımız hayal gücümüz ne de olsa
...
https://www.youtube.com/watch?v=VerpLx2nKW8
söz gümüşse sükut altındır demek istiyorum sadece.
Geçen zamana karşı direnen anılarıma yardımcı olmak istedim videoya çekerek. Alper'in hayatlarından bir tanesi burada geçti ve geçiyor zamanı geldiğindeyse geçmiş olacak. Her şey gibi bu hayatı da bir gün son bulacak. Yorgun usanmış bir şekilde yemek yapmaya çalışmalarını, disko topu gibi dans edişlerini, dostlarıyla tezgaha oturup yaptığı sohbetlerin tadını hatırlamakta güçlük çekecek Alper. Bu tencereleri, bir türlü doğru durmayan eğimli ocağı, su kaçıran kettle'ı. unutup gidecek. Bir sonraki Alperlerin yaratılmasına zemin olan, streslenip çıldırdığı, komşularını hayattan bıktırdığı bu basit mutfağı, bu muhteşem ambiyansı aklına ve tarihe kazımak adına gözlerini kapadı ve sessizliğin sesine kendini bıraktı Alper.
Bu videoysa tüm bu anıların küçük bir hatırlatıcısı olmak üzere dijital günlüğüne kazındı
...
https://www.youtube.com/watch?v=eYUKlsFotcg