ebubekir-sifil-haset-etmek-٢
Hem masdar hem de isim olarak kullanılan hased kelimesi, başkasının sahip olduğu maddî veya mânevî imkânların kendisine intikal etmesi veya kıskanılan kişinin bu imkânlardan mahrum kalması yönündeki istek ve niyeti ifade eder. Râgıb el-İsfahânî, bu istek ve niyetin gerçekleşmesi için gösterilen fiilî gayreti de hasedin tanımına katar (el-Müfredât, “ḥsd” md.; eẕ-Ẕerîʿa, s. 348); ancak başta ilk ahlâk âlimlerinden Hâris el-Muhâsibî ve Gazzâlî olmak üzere İslâm ahlâkçılarının çoğu hasedi bir duygu ve temenni olarak kabul etmiş, fiilî teşebbüsleri hasedin sonucu saymıştır (er-Riʿâye, s. 499-501; İḥyâʾ, III, 248-249). Kur’ân-ı Kerîm’de, yahudilerin müslümanları inkârcılığa döndürme yönündeki niyet ve istekleri onların nefislerindeki hasede bağlanmak suretiyle hasedin temelde bir duygu ve niyet meselesi olduğu vurgulanmış (el-Bakara 2/109), aynı zümrenin Allah tarafından müslümanlara lutfedilen başarıları kıskanması da haset kavramıyla ifade edilmiştir (en-Nisâ 4/54). Haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden Allah’a sığınmak gerektiğini belirten âyetteki (el-Felak 113/5) “hâsid” kelimesinden hasedin insanda kendi tabiatından gelen bir duygu olarak bulunduğu, “hasede” fiilinden de bu duygunun bazı kimseleri mâsum insanların zarara uğraması yönünde bir niyet ve temenniye sevkettiği anlamı çıkarılmıştır (meselâ bk. İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 25; Elmalılı, VIII, 6402-6403).
Hadislerde haset kelimesi hem yukarıdaki anlamda hem de “gıpta” mânasında kullanılmıştır. Bir hadiste, “İki kimseye haset etmek câizdir” denildikten sonra bunlardan birinin Allah tarafından kendisine verilen serveti hak yolunda harcayan, diğerinin de Allah’ın verdiği ilimle amel edip bu ilmi başkasına öğreten kimse olduğu belirtilmiş (Müsned, II, 9, 36; Buhârî, “ʿİlim”, 15, “Zekât”, 5, “Aḥkâm”, 3), böylece haset kelimesi “imrenme, hayırda rekabet” anlamında kullanılmıştır. Öte yandan hadislerde, “bir şeyi sahibinden kıskanmak, onu çekememek” mânasındaki haset hakkında oldukça sert ifadeler yer alır. Buna göre, “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz” (Nesâî, “Cihâd”, 8); “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder” (İbn Mâce, “Zühd”, 22; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 44). Bir başka hadiste de kinle hasedin önemli sosyal problemlere yol açan ahlâkî hastalıklar olduğuna işaret edilir (Müslim, “Îmân”, 243). Bütün hadis kaynaklarında benzer ifadelerle kaydedilen konuyla ilgili hadislerin birinde din kardeşliği ve sosyal barış için gerekli görülen hususlar şu şekilde sıralanır: “Dedikodunun peşine düşmeyin, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, kin gütmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun!” (Buhârî, “Edeb”, 57, 58; Müslim, “Birr”, 24, 28, 30, 32).
Hâris el-Muhâsibî’den itibaren haset konusunu ele alan İslâm ahlâkçıları bunun genellikle aralarında meslekî, iktisadî, ilmî, siyasî, içtimaî münasebetler bulunan insanlarda ortaya çıktığını belirtir ve başkalarının maddî veya mânevî bir nimete sahip olması karşısında insanın başlıca üç tepki gösterdiğini ileri sürerler. Başkasının bir nimete kavuşmasını çekemeyip ondan mahrum kalmasını temenni etmeye haset, böyle bir kötü niyet taşımadan o nimetin benzerine kendisinin de nâil olmasını arzulamasına gıpta, bu arzuyu gerçekleştirme yönünde çaba göstermeye ve olumlu bir rekabet içine girmeye “münâfese” denilmiştir (meselâ bk. Hâris el-Muhâsibî, s. 475-477; Mâverdî, s. 382-383; Râgıb el-İsfahânî, eẕ-Ẕerîʿa, s. 348-349; Gazzâlî, III, 236, 239). Bütün ahlâkçılar ilgili âyet ve hadislere dayanarak, ayrıca psikolojik ve sosyal zararlarını göz önüne alarak hasedi haram saymışlardır. Kaynaklarda, İblîs’in Âdem’i kıskanmasına da atıfta bulunularak hasedin şeytanî bir huy olduğu ifade edilir; İblîs’in Âdem’i kıskanması gökte işlenen ilk günah, Kābil’in Hâbil’i kıskanması da yerde işlenen ilk günah olarak değerlendirilir (meselâ bk. Mâverdî, s. 381; Kurtubî, V, 251). Gıpta ve münâfese meşrû kabul edilmekle birlikte, insanların bir rekabet anlayışı içinde yaptıkları işlerin hükmüne göre münâfesenin de vâcip (farz), müstehap, mubah veya haram olabileceği belirtilir (Hâris el-Muhâsibî, s. 477-479, 490; Gazzâlî, III, 236, 237-238).
Kaynak ve devamı için: https://www.islamansiklopedisi.org.tr/haset
...
https://www.youtube.com/watch?v=NkxY6XMlhGU
Transaction
Created
3 weeks ago
Content Type
Language
video/mp4
tr